20 Mart 2018 Salı

DÜNYA'NIN 7 HARİKASI

DÜNYA’NIN  YEDİ  HARİKASI

1.Mısır (Gize) Piramitleri
Mısır Piramitleri 4. Hanedanlık dönemi firavunları tarafından yaptırılmaya başlanmıştı. Bu piramitlerin en büyüğü olan Keops yaklaşık 43 yüzyıl boyunca dünyanın en uzun yapısıydı ve yapımı neredeyse yirmi yıl sürmüştü. Bu piramitler yedi harikanın arasında ilk yapılan olsa da bunların arasında hala ayakta olan tek yapıdır.

Aslında bu koca piramitlerin sadece insan gücüyle bir araya getirilmesi ve günümüzde ayakta ve sapasağlam olduğu gerçeği bizim için hala büyük bir şaşkınlık ve bir gizem. Hatta böyle bir şeyin mümkün olmasına o kadar şaşırmışız ki bir dönem bu piramitlerin uzaylılar tarafından yapıldığı bile öne sürülmüş. 


2. Babilin Asma Bahçeleri
M.Ö  7. yy. da  yapılmış olan bu harika, Babil Kralı Nebukatnazet tarafından, o dönemlerde huzursuz ve memleket özlemi içerisinde kendini yiyip bitiren karısı Semiramis için  yaptırılmıştır. Şu anda geriye sadece anlatılan halk efsanelerine dayanılarak çizilmiş bir görünümü kalmıştır. Ancak çizilen bu resim bile bu yerin ne kadar görkemli olduğunu gözler önüne seriyor.



3. Iskenderiye Feneri                                                 (Alexandria)
İskenderiye Feneri ve tarihinden bahsetmeden önce Büyük İskender’den, fetihlerinden ve hayatından biraz bahsetmek istiyorum. 

Büyük İskender,  “Yoldaşlar” adındaki süvari birlikleriyle 8 yılda genç yaşına rağmen akıl almaz başarılar gösterdi. 

Çanakkale Boğazı’ndan Asya’ya geçti ve Granicus Savaşı’nı kazandı. Miletos ve Halikarnossos’ u aldı. Mısır’ı Fethetti Hindistan’ı işgal etti. Özbekistan’a sefer yaptı. Bir dağ geçidi olan Pers Kapısı’nı aşarak Persepolis’i yağmaladı ve Hazar Denizi’nde sefer yaptı. İssos Savaşı’nda Persleri yendi daha sonra Gaugamela Savaşı’nda persleri yeniden yendi ve Babil ve Susa’ya girdi. İskender, bu savaşlar sonrasında Pers hakimiyeti altındayken büyük zorluklar çeken Babil ve Susa halkı tarafından büyük bir sevinçle karşılandı ve kurtarıcı olarak görüldü. İskender, Perslere karşı gerçekleştirdiği büyük zaferinden sonra artık yenilmez olduğunu düşünmeye başlamıştı. 

Büyül İskender, Perslere uğrattığı büyük yenilgiden sonra fethettiği mısıra geri döndü ve Nil Nehri’nin yanına bir kent kurmaya başladı. Kent, İskenderiye Feneri’ne ilk adını veren Pharos Adası tarafından korunuyordu. Bu adada bulunan devasa deniz fenerinin yapılış amacı aslında her deniz fenerinin yapılış amacıyla aynıydı: geceleri denizcilerin yolunu aydınlatmak. Ancak dünyadaki en büyük deniz feneri olmasının yanı sıra, ışığı 20 kilometreye kadar denizdeki her yerden görünüyordu. Kısa bir süre sonra Pharos Feneri şehrin sembolü haline geldi bu nedenle ismini İskenderiye Feneri olarak değiştirildi. Fener bir dizi depremden sağ kurtulmasına rağmen Ms. 995 yılındaki bir depremde üst, 1302 yılındaki bir depremde de alt gövdesi koparak çöktü. Sonunda, 1408 yılında Memlük Sultanı Kait-Bay tarafından yaptırılacak bir kale için tamamen yıkıldı ve malzemeleri kalenin yapımında kullanıldı.
 Büyük İskender asla görememesine rağmen İskenderiye kenti kocaman caddeleri, kütüphaneleri ve limanlarıyla Antik Çağ’ın bir kültür merkezi haline gelmişti. İskender, yaptığı onca şey sayesinde tanrılarla bir tutulmaya başlamıştı ve öldüğünde de bir tanrı gibi altın bir tabut içinde gömülmüştü. İskenderin bir çocuğu olmadığı için tahtının da bir varisi de yoktu, bu nedenle İskender’in 4 büyük komutanı fethedilmesine yardım ettikleri ülkelerin kralları oldular ve Ptolemaios da İskenderiye kralı oldu. İskender’in mirası ancak MÖ. 30'da Ptolemaiosların sonuncusu olan Kleopatra’nın ölümüyle son buldu.


4. Zeus Heykeli
 MÖ. 466 yılında adına Olimpiyat Oyunları düzenlenen Zeus için şu anda Yunanistan’da bulunan Olimpia (Olimpos) şehrine yapılmıştır. Bu heykel Atina’daki ünlü Panthenon Tapınağı’na  Athena’nın heykelini yapan heykeltraş Phidias tarafından altın, abanoz, bronz ve fildişi bi araya getirilerek yapılmıştır. Bir süre sonra itibarını kaybettiği için İstanbul’a taşınmış ne yazık ki orada çıkan bir yangın sonucu geriye sadece birkaç parçası günümüze kadar ulaşmış ve şu an hala Louvre Müzesi’nde (Fransa, Paris) sergilenmeye devam ediyor.


5. Rodos (Helios) Heykeli
Hyperion ve Theia adlı titanların 3 çocuğundan biri olan Güneş Tanrısı Helios adına yapılan bu devasa heykel aslında Rodos halkının beraberliğinin simgesi olarak yapılmıştı. Liman girişinde bulunan heykel MÖ. 266 yılında bir deprem yüzünden en zayıf yeri olan dizinden kırılmış ve çökmüş. Bir süre sonra Rodos halkı harabe olarak kalan heykelin restorasyonu için  Firavun Ptolemy III. den bir restorasyon teklifi almış. Bunun üzerine ne yapacağından emin olamayan halk, gidip bir kahine danışma kararı almış. Kahin onlara     “ Sevinç getirdikleri gibi, uğursuzluk getirecekler…” gibi bir kehanette bulunmuş, bu nedenle de halk teklifi zaman kaybetmeden geri çevirmiş.  Heykel 900 yıl boyunca çöküntü olarak orada kalmış. Ms. 654 yılında Araplar Rodos’u fethettmiş ve heykelin parçalarını Suriyeli bir Yahudi tüccara satmışlar. 


6.Kral Mausollos’un  Anıt Mezarı 
Halikarnas Mozolesi olarak da bilinen bu yapıt, Mö. 352-353 arasında o zamanlarda adı Karya olan, günümüzde ise Bodrum’a yakın bir bölgede idi. 
Mö. 543 yılında Persler Anadolu’yu ele geçirmiş ve egemenliği altına alarak Büyük Kral tarafından valiliklere ayırmış.  Ana yurttan yüksek Pers memurlarını, bölgeleri kralın adı altında yönetmek üzere göndermişti. Ancak bu kurala uymayan tek valilik Karya idi. Karya’nın yöneticileri sadece Karya hanedanlığından gelmeydi ve bu hanedanlığın en önemli ismi Mausollos’tu. Hüküm sürdüğü yıllar boyunca Karya’yı ana yurttan bağımsız bir şekilde yönetmiş ve Karya’ya maddi ve manevi olarak altın çağını yaşatmıştı. Halk tarafından çok sevilmesi sayesinde, aslında hiçbir zaman kral olmasa da halk tarafından kral olarak anılmıştır. Öldüğü zaman kız kardeşi ve karısı olan Artemisia II onun için görkemli bir anıt mezar yaptırmış ve anıt mezar, o zamanlar çok ünlü olan yunan mimar Pythius tarafından inşa edilmişti.
Yazılanlara göre bu anıt mezar 1500 yıl boyunca ayakta kalmış ve sonunda bir deprem yüzünden yıkıldığı düşünülüyor. 

1402 yılında, Saint Jean Şövalyeleri Bodrum bölgesini ele geçirmiş ve anıt mezarın yıkıldığını görünce parçalarından bugünkü Bodrum Kalesi’ni inşaa etmişlerdir. Mezarın içine ise ilk defa 1494 yılında girmişler ancak anıt mezarın en dibinde bulunan asıl mezar odasını asla bulamamışlardır ve bu sayede Mausollos’un mezarı bir süre daha bozulmadan kalmıştır. 1522 yılında ise, kaleyi güçlendirmek amacıyla parça aramak için bir grup şövalye bir kez daha anıt mezara girmiş ve bu şövalyelerden bir tanesi olan La Touret, anılarında anıt mezarı betimleyerek ana mezar odasına giderken gördükleri kabartmaların ve heykellerin karşısında büyülendiklerini yazmıştır. Daha sonrasında ise tam mezar odasına gireceklerken paydos zilinin duyulmasıyla geri döndüklerini yazmış ve sonraki gün anıt mezara bir daha gittiklerinde mezarın soyulmuş ve her tarafta değerli kumaşlar ve altın ve takılar olduğunu yazmıştır. 
British Museum'da Halikarnas Mozolesi 

Bugün, ismini Mausolles’ten alan mozolelerin kalan çok küçük bir kısmı Bodrum’da sergilenmektedir. Normalde, atlılar, Artemisia ve Mausolles’in heykelleri ve de tapınağın bazı sütünlarıyla çatı gibi parçaları İngiliz bir arkeolog tarafından kurtarılmıştır ancak British Museum’a (İngiltere, Londra) götürülmüştür ve orada sergilenmeye devam etmiştir, hala da sergilenmektedir.


7. Artemis Tapınağı

MÖ. 600l’lü yıllarda Efes’te inşa edilen Artemis Tapınağı, farklı dinlerden, ülkelerden ve dillerden insanların bir araya gelebildiği etkin bir şekilde kullanılan bir yerdi ve yıllar boyunca birçok farklı amaçla kullanılmıştı. Bu amaçlardan bir tanesi tapınmak bir başkası ise bu alanı herkese açık bir pazar yeri olarak kullanmaktı.

 Neredeyse tamamı mermerden yapılmış ve altın ve gümüş süslemelerle bir araya getirilmiştir. Ay ve av tanrıçası Artemis için Lydia Kralı Croesus (Kurezüs) tarafından yaptırılmıştır. Mimarisi  Giritli bir mimar olan Cherisiphron tarafından gerçekleştirilmiş ve klasik bir yunan tapınağı görünümünde olması amaçlanmıştır.  İçerisine birçok farklı heykel yerleştirilmiş ancak o dönemde bu tapınakla ilgili farklı olan şey, normal bir Yunan tipi tapınakta sadece insan veya tanrı heykeli olmasına rağmen bu tapınakta Tanrıların heykellerinin yanı sıra Amazonlar ve kurt gibi asil hayvanlarınkiler de fazlasıyla bulunuyordu. 

Artemis Tapınağı, MS. 262 yılında Gotlar’ın saldırmasıyla yerle bir edilmiştir. Tam olarak bir asır sonra Roma İmparatorluğu Constantine şehrine gelmiş ancak bu tapınağı restore ettirmemiş çünkü o zaman çoktan Hristiyanlık dinine geçmiştir. Böylece Artemis Tapınağı bir harabe olarak kalmış ve Efes’te sadece 2 sütun, British Museum’da da tek bir mermer parçası günümüze kadar gelmeyi başarmıştır.