30 Temmuz 2017 Pazar

MERAK KEDİYİ ÖLDÜRÜR MÜ?

MERAK KEDİYİ ÖLDÜRÜR MÜ?



Tüm canlı varlıklar yaşamlarını devam ettirmek için solunum yapmak zorundadır. Bu, yer çekiminin varlığı kadar kesin bir şeydir. Peki ama biz bunu nasıl biliyoruz?




Bütün bunların hepsi kısa bir “neden?” sorusuyla başladı. Bu soru hiç bitmeyen, sonu gelmeyen sorular zincirinin başıydı. Ancak, zinciri elinde tutup oradan oraya sürükleyen şey insanın merakıydı. Yaşama, evrene, kendine olan merakıydı. Bu merak insanın içindeki hala daha sönmemiş olan ateşi ilk defa alevlendirdi. İnsanlar evrene bakmayı bıraktılar ve içindekileri görmeye başladılar. Doğru soruları sormayı yavaş yavaş öğrendiler. Böylece, öğrendik ki evrende milyarlarca galaksi varmış, biz Samanyolu Galaksisi diye adlandırdığımız bir tanesinin içinde Güneş denen dev yıldızın etrafında dönen küçük gezegen, “Dünya” da yaşıyormuşuz. Bu küçük gezegende diğerlerinde olmayan bir şey varmış ve bu yüzden kocaman evrende bildiğimiz yerlerin arasında sadece burada bitkiler, hayvanlar, insanlar yani canlılık varmış. Tabii zaman geçti ve bu, evrene, dünyaya dair öğrendiğimiz en temel ve bilindik şey haline geldi. 



Korkak denizcilerimiz vardı, dünyanın bir ucundan düşeceklerini sanırlardı.  Zeki bir adamın milyonlarca sorudan bir tanesine büyük bir ilgisi ve hayranlığı vardı. Bu soruya bir cevap buldu. Dünya’nın tepsi gibi düz değil küre gibi yusyuvarlak olduğunu iddia etti. Tabii bu kafalarında takke ve ellerinde haç tutan adamların pek hoşuna gitmedi. Fikriyle beraber bu adamı kapatabileceklerini düşündüler. Adamı istedikleri kadar istedikleri yerde tutmayı başardılar ama fikri kulaktan kulağa yayıldı. Merak her yerde ve herkesteydi. Fikri büyüdü, çocukların kafalarındaki dünyalarda, bir fizikçinin denklemlerinde… Bu insanlar sayesinde uzaya çıktık. Dünya’nın ilk fotoğrafını çektik. Adam haklıymış! Dünya gerçekten yuvarlakmış.










Ardından başka bir adam başka bir soruya bir cevap aradı. Tuhaf, tel saçlı bir adamdı bu. Atomun nasıl parçalanabileceğini anlamıştı! “E= mc2” Işık hızının karesinin kütleye çarpımı enerji miktarına eşittir! Bu büyük buluşu dünyayla paylaştı ancak çok geçmeden insanlık ona ve fikrine ihanet etti. Ve bu adam yaptığı şeyi ‘hayatının en büyük hatası’ olarak nitelendirdi. Bu adam asla istemezdi ki onca insan, onca çocuk, onca hayvan ne olduğunu anlayamadan buhar olup uçsun, kaybolsun. O sadece tüm kalbini ve mantığını adadığı, bilimin peşinden gitti. “ Bilim atom bombasını üretti ama asıl kötülük insanların beyninde ve kalplerindedir.


 Bence, merak kediyi öldürmez: Merak insanlara birçok şeyi sadece bir tutam gizemle yaptırmaı başarabilen bir silahtır belki ama eğer bu silah onu kullanmayı bilen birine verilirse merak, kurşunlarının altında kalan kişiyi öldürmez tam tersi kalabalık bir sokakta hızlıca yürüyen insanlar gibi akan yaşamın aslını, kendini gösterir. Elbette ki o kurşunlar bir yere çarpacak ama almamız muhtemel olan sonuç için risk almaya değecektir bence.


Demek istediğim şu ki: şimdiye kadar yerin en dibini kazarak, gökyüzünün en tepesinden bakarak bulunan her şey bir adam, bir tutam gizem ve merakın kıvılcımları sayesinde keşfedilmiştir. Önlerinde sonuna kadar açık bir kapı olmasına rağmen göz ucuyla dışarıya bakmaya tenezzül bile etmeyen insanlara rağmen çalıştılar, asla merak etmeyi kesmediler, asla yerlerinde saymadılar ve asla cevaba ulaştıklarında yüzlerinde birden belirecek olan o gülümsemeyi hayal etmeyi bırakmadılar. Bize bir miras bıraktılar: milyonlarca sorudan birkaçının cevabını… Onlara bakıp içimizde onu keşfetmemizi bekleyen sonsuz merak ateşinin ilk kıvılcımlarını yakmamız için bıraktılar.