26 Ekim 2015 Pazartesi

Mitoloji (16)


TRUVA’NIN SIRLARI

 

1.     Truva Savaşı’nda bahsettiğimiz kaybolan gemilerden bazıları evlerine ulaşmayı başarmıştı, ancak evlerine vardıklarında pek de hoş karşılanmadılar. İşte bunlardan birkaçı:

 

·        Diomedes Argos’taki evine ulaşmayı başardı ancak, karısının başka bir adamla birlikte olduğunu gördü. Daha sonra kendi topraklarından sürgün edildi.

·        İdomeneus, evine güvenli bir şekilde dönebilmek için Poseidon’a karaya vardığında gördüğü ilk canlıyı ona kurban edeceğine dair söz verdi. Karaya güvenli bir şekilde vardığında ilk olarak ona doğru sevinç çığlıkları atarak koşan oğlunu gördü. Ancak, yine de sözünde durdu ve oğlunu Poseidon’a kurban etti. Bu nedenle topraklarından sürgün edildi.

·        Odysseus’un, ithaka’daki evine ulaşması tam on yıl sürdü. Athena ne kadar Odysseus’u desteklese de Poseidon onu pek sevmezdi bu nedenle dönüş yolculuğu tehlikelerle dolu oldu. Homeros Odysseus’un bu uzun ve tehlikeli yolculuğunu anlatan bir destan yazdı. “Odoayssiea” yani Türkçe adı“ Yolculuk” olarak bilinir.

 

2.     Geçen yazıda bahsettiğim, bir Truva Prensesi olan ve savaşın sonunda köle olan Kassandra’da geleceği görme gücü vardı. Ve bu gücünü ne kadar felaketleri engellemek için kullandıysa da kimseyi kendine inandıramıyordu. Bunun hakkında bir sürü efsane vardır. Ancak benim size anlatmak istediğim şudur:


KASSANDRA
İkiz bebekler olan Kassandra ve Helenos’un, babası Kral Priamos ve annesi Kraliçe Hekabe; Bir gün Tymbralı Apollon şerefine, tanrının şehir dışında bulunan tapınağında bir şenlik düzenlediler. Şenlik sonrası, bebeklerini tapınakta unutup gittiler. Ertesi sabah bebeklerini tapınaktan almaya geldiklerinde korkunç bir manzarayla karşılaşmışlar. Kassandra ve Helenos beşiklerinde uyuyorlar ancak iki yılan onların çevresini sarmış, gözlerini, kulaklarını yalıyordu. Yılanlar, bu eylemle çocukların duyularını almıştı. İnsanların göremediği ya da duyamadığı gerçekleri biliyorlardı, yani artık birer kahin olmuşlardı. Kassandra hakkında asıl önemli olan; Truva’nın yıkımının geleceğini önceden biliyor olmasıydı…

 

Paris, büyüdüğü yer olan İda Dağı’ndan dönüce, Kassandra,hemen bu adamın öldürülmesini istemişti. Aynı şekilde, Paris, Yunanistan yolculuğunun dönüşünde yanında Helen ile geldiğinde bu kadının hemen geri gönderilmesi gerektiğini, çünkü Truva’nın yıkımına yol açacağını söylemişti. En önemlisi ise, tahta at Truva’nın surlarına dayandığında ve herkes atı içeri alıp almamak konusunda tartışırken o, bu atın Truva’nın yıkımı olacağını ve içeri kesinlikle alınmaması gerektiğini söylemişti. Laokoon adındaki bir başka Truvalı Kahin’de bunu savunmuştu. Ancak kimse onları dinlemedi çünkü herkes bu tahta atın aslında Athena’dan bir armağan olduğunu düşünüyordu. At içeri alındığında Laokoon bu atın içinde Yunanlı askerler olduğunu kanıtlamak için ata bir mızrak attı ve bağırarak bu at laneti demeye başladı. Athena, onu susturabilmek için Kraken adlı deniz canavarını, onu ve oğullarını yemesi için gönderdi. Sonuçta yıkım gerçekleşti. Kassandra, Yunanlı askerlerin halkına yaptığı vahşeti izledi ve sonunda onların kölesi olarak götürüldü. Ancak, dönüş yolunda gemileri battı.


TANRIÇA THETİS VE KRAL PELEUS'UN
DÜĞÜNÜ
 



3.     Son olarak sizden birkaç şey isteyeceğim. Tüm bu savaşlar, ölümler, vahşet nasıl meydana geldi? Düşünün, tüm bu olanların en başını. Eğer hatırlarsanız düzensizlik ve karmaşa tanrıçası Eris düğünde, ortaya bir elma atmıştı “ En güzel olana”. Bu size başka bir şeyi hatırlatmalı: Bizim masallarımızı. “Pamuk Prenses ve Yedi cüceler” masalındaki Kötü Kraliçe’ de “En güzel olana” bir elma veriyordu. Ya da “Uyuyan Güzel” masalında Kötü Kraliçe davetsiz misafirdi, Kral ve Kraliçe’ye verdiği hediye de karmaşaya yol açmıştı. Bunun gibi belki daha birçok masal vardır. Eminim aklınıza gelecektir…

14 Eylül 2015 Pazartesi

Mitoloji (14)


TRUVA SAVAŞI




Nasıl Başladı?

PARİS VE ÜÇ GÜZELLER
Bir kahraman olan Akhilleus’un annesi deniz tanrıçası Thetis ve ölümlü bir kral olan babası Peleus’un düğününe ölümsüzlerin yanı sıra, tüm tanrılar ve tanrıçalar katılmıştı, kavga ve düzensizlik tanrıçası Eris dışında. Zeus özellikle Hermes’i, eğer Eris gelirse bile onu içeri almaması konusunda tembihledi. Eris düğüne geldi ve Hermes onu engelledi ve o da tam düğün sofrasının ortasına, üzerinde “ en güzel olana” yazılı altın bir elma attı. Bunun üzerine Üç Güzeller olarak da bildiğimiz Athena, Hera ve Aphrodit en güzelin kendisi olduğunu iddia etmeye başladı. Diğer tanrılar bu işe karışmak istemiyordu çünkü eğer birini seçerlerse diğerlerinin intikam alacağını biliyorlardı. Bu nedenle Zeus, Üç Güzelleri Troya Kralı Priamos’un oğlu Paris’e götürdü. Üç Güzeller, Paris’e altın elma karşılığında bir vaat vermeyi kabul ettiler. Hera Asya krallığını, Athena sonsuz akıl ve başarıyı, Aphrodit ise dünyanın en güzel kadını olan Spartalı Helen’nin aşkını vereceğini söyledi. Paris, Aphrodit’i seçti. Eris size birini hatırlatmadı mı? Uyuyan Güzel hikayesindeki kötü kraliçe de düğüne davet edilmemişti. Pamuk Prenses hikayesinde ise kötü kraliçe pamuk prensese kırmızı bir elma vermişti.

HELEN
Helen’nin her zaman çok sayıda talibi olmuştu. Bu nedenle üvey babası Sparta Kralı Tyndareos bu rekabeti Yunan prensleri arasında savaş çıkmasına neden olacağını düşünüyordu. Bu nedenle Tyndareos, Odiseus’tan aldığı tavsiye üzerine, Helena’ nın tüm taliplerinden, onun kocası olamasa bile yine de kralı destekleyecek ve savunacaklarına dair söz aldı. En sonunda talipler arasında kura çekildi ve kazanan Menealos oldu. Helena ile evlenen Menealos, Tyndareos’un ölümünde sonra Sparta kralı oldu.


Helen evlenmiş olsa da, Paris yine de ödülünü almak istiyordu. Bu nedenle, herkes aksini önermesine rağmen Paris, Sparta’ya yola koyuldu. Vardığında Menelaos tarafından sıcak bir şekilde karşılandı. Paris oradayken Menelaos’un bir cenazeye katılmak için Sparta’dan ayrılması gerekiyordu. Ancak Helena’nın tehlikede olduğunu düşünmediği için yanında götürmedi. Paris bunu fırsat bilip Helena’yı yanına alıp kaçtı.


Menealos ve Odiseus, Helena’nın dönmesini istemek için Truva’ya gittiler. Kral Priamos, Yunanlar ile savaşa girmek istemiyordu ama elli oğlu onunla aynı fikirde değildi. Helena, Aphrodit tarafından Paris’e söz verilmişti bu nedenle Helena Paris’in olmalıydı ve kral da ona arka çıkmalıydı. Oy çoğunluğuna uymak zorunda kalan Priamos, Helena’yı vermeyi reddetti.


Menelaos, Sparta’ya döner dönmez Helen’nin eski taliplerini yanına çağırdı. Bu adamlar, her şekilde kendisine destek vermeye yemin etmişti, başta durum yüzünden temkinli davranıyorlardı, yine de hepsi yeminlerinin arkasında durmayı kabul etti. Ve bir ordu kuruldu, Menelaos bu ordunun başına erkek kardeşi Agammemnon’u getirdi.


Nasıl Devam Etti?


Menelaos, Truva’ya yelken açmak üzere binden fazla gemi topladı ancak rüzgarlar onlardan yana değildi ve gemileri bir türlü limanı terk edemedi. Agammemnon daha önce Artemis’i kızdırmıştı. Bir falcı da ona Artemis’i memnun etmek ve rüzgarları yeniden kazanabilmek için kızı İphigenia’yı kurban etmesi gerektiğini söyledi. Agammenon bu tavsiyeye uydu ve kızını kurban etti. Rüzgarlar geri geldi ve Yunan filosu Truva’ya vardı. En iyi taktiğin, şehre giden erzakları kesmek olduğuna karar veren Yunanlar, çevre kasabalara saldırmaya başladılar. Bu savaşlar tam okuz yıl sürdü. Yunan filosunun Truva’ya doğrudan saldırması ise ancak onuncu yılda gerçekleşti.


Olimposlular Geliyor


Tanılar ve tanrıçalar Truva savaş’ ına yoğun ilgi gösterdi. Birçoğu kendine bir taraf seçti. Ancak seçimleri yüzünden ikiye ayrılmışlardı. Bu da savaşın uzun sürmesinin nedenlerinden biri oldu. Olimposluların çoğu yunan güçlerini desteklemişti. Poseidon’un onların tarafını tutma nedeni eskiden beri Truva’ya kin gütmesiydi. Hera ve Athena’da Truva’ya kin gdüyordu çünkü Paris altın elmayı kendileri yerine Aphrodit’e vermişti. Hermes ve Hephaistos’da Yunan gücünün tarafındaydı.

Truvalılar birçok tanrıdan destek gördüler. Altın elmayı kazanan Aphrodit, Paris’in yanında kaldı. Apollon ve Artemis de Truvalıları destekledi. Ares belli bir tarafa bağlılık göstermiyordu ama genellikle Truvalıları destekliyordu çünkü aşığı Aphrodit onların tarafını tutuyordu. Aralarında, Hades, Hestia, Demeter ve Zeus da olan diğer tanrılar tarafsız kalmayı tercih etti.

Onuncu Yıl

Yunanlılar dokuz yıl boyunca Truva’nın çevresindeki kasabaları fethettiler ama şehrin merkezine giremediler. Savaşçılar ailelerini özlemeye başlamış, bitkinlik kapıya dayanmıştı. Onuncu yıl savaşın dönüm noktası oldu. Savaşın başlamasına nasıl birçok şey sebep olmuşsa, savaşın sonu da farklı olaylar getirdi.


Hektor’un ölümü, Truvalılar için büyük bir darbe oldu. Ancak daha sonra yunan tarafı da Akhilleus’u ve Aias’ı kaybetti. Ayrıca, Amazon savaşçıları da Truvalılara yardım etmek için geldiler, olanlar Truva’nın lehineydi. Ancak, Yunanların pes etmesine daha çok vardı ve daha hevesli savaşmaya başladılar.


Truva’nın Düşüş


TRUVA ATI
Odiseus, Yunanları Truva içine sokmak için bir plan yaptı. Athena’nın talimatları doğrultusunda gövdesi oyuk dev bir tahta at yaptılar. Odiseus ve seçilmiş bir grup yunan savaşçısı atın içine saklandı. Geri kalan savaşçılar da atı şehrin kapısına götürdüler. Tahta atın üzerinde, Athena’ya atanmış olduğu yazan bir de not vardı. Daha sonra, Yunan ordusu görüş alanından çekildi ve yelken açıp gidiyormuş gibi yaptı. Truva halkı atla ne yapacaklarını bilemediler. Bazıları onu parçalamak istedi, bazılarıysa içeri almayı önerdi. Bir süre sonra elbiseleri yırtık pırtık bir Yunan askeri belirdi ve adının Sinon olduğunu söyledi. Yunan ordusunun onu Athena’ya kurban vermeyi planladığını ama kaçtığını söyledi. Yunanlar, Athena’nın yanlışlıkla öldürdüğü arkadaşı Pallas adına diktiği kutsal bir heykel olan Palladion, eskiden tanrıların cennetindeydi ancak Dünya’ya düştü ve Truva halkının kurulduğu bölgeye kondu, bu heykel olduğu sürece Truva’nın hiçbir zaman düşmeyeceğine inanılırdı. Bu nedenle Yunanlar bu heykeli çaldı. Sinon, bunun yüzünden Athena’nın Yunan halkına çok kızgın olduğunu söyledi. Sinon, tahta atın Yunanlar tarafından Athena’ya bir adak olarak yapıldığını söyledi. Ancak, şehir surları içinden geçememesi için bilerek çok büyük yaptıklarını söyledi. Bu at Palladion’un yerini alacak ve Truvalılara zaferi getirecekti. Sonunda Truva halkı atın Athena’ya bir adak olduğunu kabul etti ve surlardan içeri almaya karar verdi. At surlardan içeri girdiğinde kesin zaferleri olduklarını düşündükleri bu olayı kutladılar. Sinon’un atın içinde saklanan Yunan askerlerini dışarıya çıkardığını kimse fark etmedi. Yelken alıp gidiyormuş gibi yapan Yunan ordusu ise toparlanıp hızlıca geri döndü. Atın içine saklanmış olan askerler, şehir kapılarını açtılar ve yunan güçleri şehre akın etti. Truva’yı yağmaladılar, şehri tamamen yıktılar, buldukları tüm Truvalıları yakaladılar ya da öldürdüler. Priamos, Zeus sunağına sığınmaya çalıştı ama Akhilleus’un oğlu olan Neoptplemos tarafından vahşice öldürüldü. Hektor’un bebek oğlu Astyanaks Truva’nın yüksek duvarlarından aşağı atıldı. Truva Kraliçesi Hekabe, Hektor’un karısı Andromakhe ve Truva prenseslerinden bir olan Kassandra dahil Truvalı kadınlar köle yapıldı.


Tanrılar Mutlu Değil

Yunan güçlerinin Truva’yı yenmesine yardım ettikten sonra, Olimposluların birçoğu, savaşçıların günahkarca uyguladığı şiddet karşısında dehşete düştü. Yunanlara destek vermiş olan tanrılar ve tanrıçalar onları cezalandırmaya karar verdiler. Savaşı her ne kadar Yunan tarafı kazanmışta olsa onların da durumu Truva tarafından çok farklı değildi. On yıl savaştıktan sonra evlerine sağ salim dönebilen savaşçıların sayısı çok değildi. Poseidon üzerlerine büyük bir fırtına gönderdi ve Yunan filosunun büyük bir kısmını yok etti. Geriye kalan gemilerin bazıları yanlış bir işaret ışığı yüzünden Eğriboz tarafına gidip kayalıklara çarparak battılar. Fırtınanın uzağa götürdüğü gemiler ise uzun yıllar kayboldu. Bazı Yunanlar evlerine varsalar da bekledikleri gibi karşılanmadılar.


Truva Savaşı bir şehri ve birçok yaşamı yok eden, çok uzun, kanlı ve korkunç bir mücadele idi. Kayıpların büyüklüğü yanında, zafer önemini yitirdi. Bazı yönlerden Truva’nın düşüşü, Yunanların bildikleri dünyanın sonunu işaret ediyordu. Çünkü bu şehrin düşüşü, Roma’nın temellerini attı.

4 Ağustos 2015 Salı

Mitoloji (13)


MÜZİK TANRISI APOLLON'A MEYDAN OKUNUYOR

 

Apollon, uğraş gerektiren birçok konuda çok becerikliydi. Okçuluk, güzel sanatlar, müzik, dinsel saflık, kahinlik, şifacılık ve hitabet tanrısıydı. Tüm yaban hayvanlarıyla kardeşi özdeşleştirilmiş olsa da Apollon’un yanında da birkaç seçilmiş hayvan vardı. Bir çoban olarak, çoban ve sürülerin koruyucusu olsa da genellikle kurt ile ilişkilendirilirdi. Karga, akbaba ve kuğu gibi kuşlarla da özdeşleştirilirdi.

 

Apollon, saygı duyulması ve takdir edilmesi gereken, hayranlık uyandıran bir tanrıydı. Yine de bazen, kız kardeşi ve diğer tanrılar gibi o da acımasız olabiliyordu. Kendisine meydan okuyan şehirlere vebalar gönderirdi. Şifa tanrısı olarak hastalıkları tedavi edebildiği gibi, hastalık verme gücüne de sahipti. İntikam alma konusunda kız kardeşi kadar hızlı davranmasa da Apollon hiçbir aşağılanmanın altında kalmazdı.

 
APOLLON LİR ÇALARKEN
Birçok mitte Apollon’un sanatsal yetenekleri özellikle de müzik tanrısı olarak rolü vurgulanır. Olimposlular’ da Apollon’un müzikteki ustalığını kabul etmişlerdi. Hepsi, Olimpos Dağı’nda oraya buraya uzanıp Apollon’un lir çalmasını dinlemeye bayılırlardı.


Apollon’un müzik dehasını anlatan mitlerden biri, Frigya’lı bir satir olan Marsyas ile olan mitidir. Athena bir flüt icat etmiş ve onu Olimpos Dağı’ndaki bir ziyafette çaldı. Ancak, Aphrodit ve Hera, Athena’nın yanaklarının flüt çalarken şişmesiyle dalga geçmiştir. Diğer tanrılar buna öylesine gülmüş ki, Athena bunu kendi gözleriyle görmek istemiş ve bir derede kendi yansımasına bakarak flütü çalmış, bunun yüzünü nasıl bozduğunu görünce iğrenmiş ve öfkeyle flütü uzaklara atmış. Marsyas, flütü bulmuş ve çalmaya başlamış, flütün hayatında duyduğu en güzel sesi çıkardığını hatta Apollon’un lirinin sesinden bile güzel olduğunu düşünmüş. Apollon’a kendi müziğinin onunkinden daha güzel olduğu konusunda iddiaya girerek ona meydan okudu. Apollon, bu küstahça meydan okumayı kabul etti. Temel kuralları belirlediler. Jüri olarak ilham perilerini seçtiler. Sonuçta, kazanan kaybedene istediğini yapabilecekti.

APOLLON, MARSYAS'IN DERİSİNİ YÜZDÜRÜRKEN
Yarışmanın ilk yarısında her ikisi de aynı güzellikte çaldılar. İlham perilerinin beraberlik ilan etmesi, Apollon’u işleri kendi lehine çevirmeye teşvik etti ve Marsyas’a enstrümanlarını baş aşağı çalmaları için meydan okudu. Tabii liri bu şekilde çalmak mümkün ancak flütün baş aşağı çalınması mümkün olmadığından Marsyas bu turu kaybetti. Apollon ağır bir ceza seçti ve Marsyas’ı bir ağaca bağlayarak derisini yüzdürdü. Satirin kan ve göz yaşlarından Marsyas Irmağı oluştu.

 

Mitoloji (12)


ARTEMİS: YABAN HAYVANLARININ HANIMI

 

Zeus ve Leto’nun kızı olan Artemis daha doğmadan Hera’nın hiddetli kıskançlığına maruz kaldı. Leto’nun hamileliği sırasında, Hera Leto’nun peşine büyük bir yılan olan Python’u salmıştı. Leto kaçmayı başarsada doğum için sığınacak bir yere ihtiyacı vardı ancak herkes Hera’nın gazabında korkuyordu ve kimse Leto’ya sığınacak bir yer vermedi. Leto, son çare olarak kız kardeşi Asteria’nın yanına sığındı ve Artemis’i doğurdu. Artemis o kadar güçlüydü ki annesinin denizi geçmesine ve erkek kardeşi Apollon’u, Delos Adası’nda doğurmasına yardım etti. Daha sonra Apollon, Pyhton’u boğarak öldürdü.

 

ARTEMİS DAĞDA AVLANIRKEN
Zeus, kızını çok sevdi ve ne isterse vereceğini söyledi. Artemis üç yaşındayken babasından üç şey istedi: Ok ve yay, tüm dağların onun evi olması ve sonsuz bakirelik. Zeus kızının istediklerinin hepsini verdi ve ayrıca ona otuz tane de şehir armağan etti. Tabii ki Hera Zeus’un başka bir kadından olan bu çocuğa bu kadar ilgi göstermesini kıskandı. Aşağılayarak, oklarını saçarak ve saldırarak Artemis’e eziyet etti. Artemis’in büyüdüğünde iradesini kaybetmeyen güçlü bir kadın olmasının nedeni Hera’ydı belki de.


Bunların dışında Artemis mutlu bir hayat sürdü. Nymphalarla birlikte dağlarda dolaştı, avlandı ve ara sıra ona karşı suç işleyenleri cezalandırdı. Av tanrıçasının aynı zamanda bütün yaban hayvanların da koruyucusu olması ironik gelebilir ancak hayvanları avlayıp öldürmesine karşın onların acı çekmesini görmek istemezdi. O istediğinde oklarının temiz ve acısız ölüm getirdiği söylenir. Ancak, Artemis avlanmayı da çok severdi, dağlar onun oyun alanı, avcılık da en sevdiği oyundu. Homeros, ona “Yaban Hayvanlarının Hanımı” derdi.  

 

8 Haziran 2015 Pazartesi

Mitoloji (11)


KAHRAMANLAR* BÖLÜM (2)

PART (2): 12 GÖREV

 

Kahin on görev yerine getirmesi gerektiğini söylemişti ancak Kral Eurystheus onun bu görevlerden ikisini başaramadığına kanaat getirdi. Herakles, iki görevde daha yardım aldığı için kendisi başarmış sayılmazdı. Bu nedenle Eurystheus ona iki görev daha verdi, böylece toplam görev sayısı 12 oldu...

 

1.     Nemea Aslanını Öldürmek: Bu aslanın postu o kadar kalındı ki hiçbir ok ya da mızrak onu delemedi. Herakles aslanla çıplak elle dövüşmek zorunda kaldı. İnanılmaz gücü sayesinde aslanla boğuşarak onu yere yıktı ve boğazladı.

 

2. Lerna Hydrasını Öldürmek: Hydra çok başlı dev bir ejderhadır. Bir kafası her kesildiğinde yerine iki baş çıkar. Herakles bunu fark ettiğinde yeğeni İolaos'tan yardım istemek zorunda kaldı. Herakles bir baş kestiğinde İolaos orayı dağlıyordu böylece yeni bir baş çıkmıyordu. Ancak, Hydra'nın başlarından biri ölümsüzdü. Herakles bu başı da bir kayanın altına gömdü. Herakles, Hydra'yı yenmiş de olsa yardım aldığı için, Eurystheus bu görevi başarıyla yerine getirilmiş saymadı.

 


HERAKLES, KYRENİA
GEYİĞİNİ YAKALARKEN
3. Kyrenia Geyiğini Yakalamak: Altın boynuzları olan dişi geyik, Artemis için kutsaldı. Herakles bu tanrıçayı rencide etmemek için zarar vermeden yakalamaya karar verdi. Bir yıl boyunca onu yakalamaya çalıştı, en sonunda uyurken üzerine bir ağ atarak yakaladı.

 

4. Erymanthos Domuzunu Yakalamak: Hırçın bir yaban domuzu olan Erymanthos, yıllardır Psophis kırlarında büyük zarara neden oluyordu. Herakles, domuzun ininin dışında durdu ve yüksek sesle bağırmaya başladı. Domuz ininden dışarıya koştuğunda, doğruca bir kar yığınının içine girdi. Herakles'te onu bir zincirler yakaladı ve Eurystheus'a götürdü.

 

5. Augias'ın Ahırını Temizlemek: Herakles'in ilk dört görevi ona şan ve şeref vermişti. Beşinci görevin ise aşağlayıcı ve imkansız olması amaçlanmıştı. Kral Augia'a ait olan bu ahırlarda, binlerce sığır yaşıyordu ve otuz yıldır hiç temizlenmemişti. Herakles, bir gün içerisinde bu ahırları temizlemek zorundaydı. Herakles, iki ırmağın yataklarını değiştirerek ahırların içinden geçmesini sağladı. Irmaklar ahırların içini tamamen temizledi ve böylece Herakles görevini tamamlamış oldu.

 

6. Stymphalian Kuşlarını Kovmak: Bu insan yiyen kuşlar, Arkadya'daki bir ormanı ele geçirmişlerdi. Herakles, Hephaistos tarafından yapılmış olan dev bronz çıngırakla kuşları korkutup kaçırdı. Ancak, Hephaistos ona yardım etmiş sayıldığı için Herakles'in bu görevi de yapmış sayılmadı.

 

7. Girit Boğasını Yakalamak:  Girit boğası, Poseidon tarafından Minos'a verilmiş, çok güzel bir boğadır. Uzun bir mücadeleden sonra Herakles bu hayvana boyun eğdirmeyi başarmış ve onu Tirynis'e götürüp serbest bıraktı

 

8. Diomedes'in Atlarını Yakalamak: Diomedes'in kısrakları insan yerdi ve çok tehlikeliydiler. Herakles onların çevresini kuşatmayı başardı. Ancak, atları Trinys'e götürürken Diomedes'in saldırısına uğradı. Herakles, Diomedes'i yendi ve onu kendi atlarına yedirdi. Önceki sahiplerini yiyen atlar ehlilleşti.

 

9. Hippolyte'nin Kuşağını Almak:  Bu kuşak Amazon’ların kraliçesine aitti. Herakles basitçe kuşağı rica etti, Hippolyte’de kuşağı ona verdi. Herakles, kolay bir zafer elde etmişti.

 
HERAKLES BİR SIĞIRI YAKALARKEN

10. Geryoneus’un sığırlarını çalmak: Herakles bu görevi tamamlayabilmek için, sürüye bekçilik yapan iki başlı köpeği ve Ares’in oğlu olan Eurythion’u öldürmek zorunda kaldı. Sonra da çok sayıda başı ve gövdesi olan Geryoneus adındaki canavarla savaştı. Herakles, sığırları Trynis’e götürürken çok sayıda engelle karşılaştı. Cacus adındaki canavar ondan sekiz sığır çaldı. Hera ise sığırlarını dağıtmak için bir at sineği ve geçmeleri gereken ırmağı kabartmak için de bir sel gönderdi.

 
HERAKLES ELMALARI ÇALIP KAÇARKEN

11. Hesperidlerin Altın Elmalarını Getirmek: Bu elmalar Atlas’ın kızlarına aitti. Herakles, elmaları alması için Atlas’ı ikna etti. Atlas elmaları alırken, Herakles dünyayı omuzlarında taşıyacaktı. Atlas, elmaları kızlarından aldı ancak bu ağır yükü tekrar taşımaya yanaşmadı. Herakles, memnuniyetle bu yükü taşıyacağına ancak kendini rahat bir şekle sokabilmek için, Atlas’tan bir dakikalığına dünyayı geri almasını istedi. Atlas dünyayı geri omuzlarına aldığında Herakles, elmaları aldı ve kaçtı.

 


HERAKLES KERBEROS'U YERYÜZ'NE
GÖTÜRÜRKEN
12. Yeraltı’ndan Kerberos’u çıkarmak: Bu görevde Herakles’in, Yeraltı’nın üç başlı bekçi köpeği olan Kerberos’u sağ bir şekilde Yeryüzü’ne getirmesi gerekiyordu. Athena, Hestia ve Hermes’ e danışan Herakles, onların rehberliğinde Yeraltı’na girdi ve Stiks ırmağının karşısına geçti. Hades’ten Kerberos’u yaşayanların dünyasına götürmek için izin istedi. Hades, bunu ancak, Herakles hiçbir silah kullanmadan Kerberos’un hakkından gelmesi şartıyla kabul etti. Herakles, Kerberos ile çıplak elleriyle dövüştü ve onu dize getirdi. Böylece onu Yeraltı’ndan çkardı ve yaşayanarın dünyasına götürdü. Ancak, Eurystheus’un canavardan ödü kopunca, Herakles, Kerberos’u, Yeraltı’na geri götürdü.




21 Mayıs 2015 Perşembe

Mitoloji (10)



KAHRAMANLAR* BÖLÜM (2)
PART (1): MUHTEŞEM VE ACINASI HERAKLES

Herakles, Zeus ve ölümlü bir kadın olan Alkmene’nin oğludur. Doğduğunda ona Alkides adını vermişlerdi. Ancak kıskanç Hera, çocuğu öldürmekte kararlıydı. Onu sakinleştirmek için adını Herakles, yani “Hera’ nın Şerefi” olarak değiştirdiler, ancak tabii ki bu Hera’yı sakinleştirmedi ve oyunlarına devam etti.
Herakles doğduğu yer ola Thebai’ ye dönerken bir grup adamla karşılaştı. Bu adamlar yenilgiye uğrayan Thebai halkından haraç olarak alınacak yüz sığır almaya gelmişlerdi. Adamları, Minoyenler göndermişti. Herakles, hepsinin burnunu, kulaklarını ve ellerini kesip boyunlarına bağladı. Daha sonra onlara Thebai halkının artık onların himayesi altında olmadığı mesajını verdi ve onları krallarına geri gönderdi.
THEBAİ ORDUSU
Minoyenler misilleme yaptı ancak Herakles sayesinde Thebai halkı buna hazırdı. Daha sonra Herakles Thebai halkından bir ordu topladı ve Minoyen şehrine saldırdı. Savaşı Thebai ordusu kazandı. Thebai kralı Herakles’e minnettarlığını göstermek amacıyla kızı Megara’yı, Herakles ile evlendirdi.
Megara ve Herakles’in üç erkek çocukları oldu. Hera onları bulana kadar mutlu bir hayat sürdüler. Hera, Herakles’i bulduğunda onu delirtti. Herakles, çocuklarını korumak için vücudunu kalkan yapan Megara’yı ve üç oğlunu öldürdü. Üvey babası olan Amphitryon’u da öldürmeye çalıştı ancak Athena ona bir kaya ile vurdu ve bayılttı. Uyandığında yaptıklarını anladı ve dehşete düştü.
Kendisini arındırmak ve ailesini katletmenin vicdan azabından kurtulmak için Delfi’deki kahine gitti. Kahin, Tirynis kralı Eurystheus’a gitmesini ve ona vereceği on görevi yerine getirmesini söyledi.
Bu görevleri başarıyla yerine getirmek Herakles’i arındıracak ve tanrılar arasında yer alabilmesi için onu ölümsüz yapacaktı. Ancak, bu on görev hiçbir kahramanın başaramayacağı on görevdi. Peki, Herakles başardı mı

2 Nisan 2015 Perşembe

Mitoloji (9)


KAHRAMANLAR* BÖLÜM (1): ÖRNEK ÇOCUK PERSEUS


DANAE VE PERSEUS SANDIĞA GİRERKEN
Perseus, Zeus ve Danae’nin oğludur. Danae’nin babası, bir kehanette Danae’nin oğlu tarafından öldürüleceğini duymuştu. Bu nedenle kızını, erkeklerden uzak tutabilmek için bir kuleye kilitledi. Ancak, Zeus, Danae’yi görmüştü ve ona aşık olmuştu.Altın yağmur damlalarına dönüştü ve Danae’nin kulesine girdi. Birlikteliklerinden Perseus doğdu. Danae’nin babası, kızını ve onun oğlunu bir sandığa kilitleyip denize attı. Ancak, bir balıkçı onları kurtardı…

Danae ve Perseus bir adada yaşamaya başladı. Oranın kralı olan Polydektes, Danae’ye aşık oldu. Ancak, Danae, Polydektes’i sevmemekle kalmayıp, ondan iğreniyordu. Polydektes, Perseus’u engelleyemeyeceğini bildiğinden, onu yolundan çekebilmek için bir plan yaptı; Başka bir kadınla evlenecekmiş gibi halkından düğün armağanları istedi, Perseus, bu armağanı karşılayacak durumda değildi. Bu nedenle krala, o ne isterse yapacağını söyledi. Kral, kimsenin yenemeyeceği, bakışları taşa çeviren Gorgon olan Medusa’yı öldürmesini istedi. 


PERSEUS ELİNDE MEDUSA'NIN KAFASINI ,
TUTARKEN
Perseus, tanrılar tarafından çok sevilirdi, en çokta Athena tarafından. Athena, Perseus’un yola çıktığını duyunca hemen ona yardım etmeye gitti, sadece Perseus’a yardım etmek için gitmedi, aynı zamanda Medusa’dan nefret ederdi, bu ondan intikam almak için bir şanstı. Perseus’a kendi kalkanını verdi ve kalkandaki yansımaya bakarak Medusa’nın kafasını kesmesini önerdi. Perseus, Athena’nın önerisini dinledi ve yansımaya bakarak Medusa’nın kafasını kesti. Athena’ya bu iyiliğinin karşılığı olarak bir hediye vermek istedi. Medusa’nın kafasını, Athena’nın kalkanına tuttu ve Medusa’nın yüzü korkutucu bir görüntüyle kalkana yansıdı. Kalkan bir süre sonra Athena’nın simgesi oldu, girdiği savaşlarda hep o kalkanı kullandı. Düşmanları kalkana baktıkları anda sanki taşa dönüşmüş gibi oldukları yerde kalıyorlardı.

Perseus, Medusa’nın kafasını bir bohçaya koydu ve annesinin yanına geri döndü. Döndüğünde, Polydektes’in, Danae’ye bir köle gibi davranıp ayak işlerini yaptırdığını gördü. Perseus, Medusa’nın kafasını bohçadan çıkardı ve Polydektes’e gösterdi. Kral, Medusa’nın gözlerine baktığı anda taşa dönüştü.

PERSEUS ANDROMEDA'YI
KURTARIRKEN
Perseus’un eşi olan Andromeda, Aithiopia kralının kızıydı. Dillere destan bir güzelliği vardı. Andromeda’nın annesi olan Kassiepeia, çok ileri giderek kızının deniz Nymphalarından bile güzel olduğunu söyledi. Buna alınan Nymphalar, Poseidon’a şikayette bulundu. Poseidon, Keto adındaki deniz canavarını kıyıya saldırması için gönderdi. Çok zor durumda kalan kral bir kahine başvurdu ve Keto’yu durdurmanın tek yolunun kızını, ona kurban etmek olduğunu öğrendi. Kral, zor da olsa buna boyun eğdi. Kızını uçurumun dibine zincirlemelerini emretti. Keto, Andromeda’yı yemek üzere yaklaştığında, Perseus uçan bir at olan Pegasus’la çıkageldi ve kılıcıyla canavarı öldürdü. Andromeda ve Perseus mutlu bir evlilik sürdürdüler. Diğer kocaların aksine Perseus, yaşadığı sürece karısına sadık kaldı. Perses adında bir erkek çocukları oldu.

25 Mart 2015 Çarşamba

Mitoloji (8)


NASIL YARATILDIK?


İnsanların yaratılışı hakkında iki bilinen mit vardır. Birinci mit şöyledir; Kaos evren tohumlarını taşırdı, insan tohumları ise toprağa gömülüydü. Bu tohumlar Gaia’nın çocukları kabul edilen insanı meydana getirdi. İkinci mitte ise şöyledir; Bir titan olan Prometheus, insanı yaratmıştı. Gaia’nın birçok torunundan biri olan Prometheus’a ve kardeşi Epimetheus’a insanı yaratma ve hayvanı koruma görevi verilmişti. Hayvanlara saklanma yeteneğini ve koruma görevini Epimetheus aldı, leoparlara beneklerini, ayılara pençelerini vb. verdi. Prometheus ise kil ve su kullanarak insanı yarattı. İnsanların şekillerini tanrıların suretine bakarak yaptı, ancak Prometheus’un ilk denemesi şu anki insana benzemiyordu. Prometheus, yaptığı şeyden memnun oluncaya kadar insanın bir sürü farklı şekli oldu…

PROMETHEUS, ATEŞİ
İNSANLARA GÖTÜRÜRKEN
Epimetheus armağan dağıtma işini öyle ustalıkla yaptı ki, görevi bittiği zaman elindeki tüm korunma armağanları dağıtılıp tükenmişti. Ancak Epimetheus, bunları yaparken insanlığı unutmuştu. İnsana, kedisini koruması içi verecek hiçbir şeyi kalmamıştı. Prometheus, insanın kendini koruması için diğerlerinden çok daha özel bir şeye ihtiyaçları olduğuna karar verdi. Bu armağan ateşti. Tanrılarla bu konuda konştu, ancak Tanrı Zeus insanlığa karşıydı ve bu öneriyi reddetti. Prometheus, son çare olarak ateşi göklerden çalmaya karar verdi. Anlatılana göre Prometheus, ateşi, demircilik tanrısı olan Hephaistos’un ocağından çaldı, daha sonra ateşi insanlığa armağan etti. Zeus, bir gece Dünya’ya baktı ve ateşin ışığıyla parladığını gördü,çok öfkelendi. Hephaistos’a, Prometheus’u Kafkas Dağı'na zincirlemesini emretti. Her gün bir kartal gelip onun karaciğerini yiyordu, ancak ölümsüz olduğu için sürekli karaciğeri tekrar oluşuyor ve kartal her seferinde tekrar yiyordu. Zeus, Prometheus’u affetmemekte kararlıydı.

Zeus, insana verilen bu güçten rahatsız ve mutsuzdu. Bu nedenle onlara bir komplo tasarladı; Hephaistos’a insanoğlunu gördüğü en güzel varlığı yaratmasını emretti. Hephaistos, kil ve sudan “Kadın” denen varlığı yarattı. Erkek için nasıl tanrıların suretine bakıldıysa kadın içinde tanrıçaların suretine bakılıdı, bu da yetmezmiş gibi, her tanrı ve tanrıça bu kadına bir tanrısal özellik bahşetti; güzellik, cazibe, zarafet, marifet… Baştan çıkarma, hilekarlık ve kurnazlık sadece bu kadına bahşedilmişti. Bu özellikler bir erkeğin karşı koyamayacağı, tehlikeli ve baştan çıkarıcı kadını yaratacak şekilde bir araya getirildi ve bu kadına Pandora dendi.

Zeus, tanrıların habercisi olan Hermes’e, Pandora’yı Dünya’ya teslim etmesini emretti. Epimetheus, Pandora’nın güzelliğine ve cazibesine hayran kaldı. Kardeşi Prometheus, onu Zeus’tan gelecek olan armağanları kabul etmemesi konusunda uyarmasına karşın, Epimetheus, Pandora’yla evlendi. Mitlere göre, tanrılar Pandora’ya kapalı bir kutu verdiler ve bunun insanlara bir armağan olduğunu söylediler ancak içinde ne olduğunu söylemediler. Pandora’nın merakına yenik düşmesi uzun sürmedi. Kutuyu açtığında, içinden insanlığın baş belaları, yani; Hastalık, acı, keder, delilik ve ölüm çıktı. Pandora hemen kutuyu geri kapattı. Kutunun içinde sadece umut kaldı…

PANDORA, KUTUYU AÇARKEN

23 Mart 2015 Pazartesi

Mitoloji(7)


TANRILARIN HABERCİSİ: HERMES

 

MAİA
Tanrı Hermes, Zeus ve Maia’nın oğludur. Kylleni Dağı’nın bir mağarasında doğdu. Nymphe Maia, dünyaya sözünde kararsız ve aldatmaca sanatında usta bir çocuk getirmişti. O herkesin gözünde bir hayduttu, geceleri bekleyen, her kapıyı tek tek dolaşan bir aylaktı!



Daha doğduğu gün kardeşi Apollon’un sürüleri koruduğu Teselya’ya gitti. Apollon’un farkında olmadan, oradan on iki inekle yüz düve aşırdı sonrada tekrar döndü ve beşiğine yerleşti. Apollon, durumu anladığında Hermes’in yanına gitti, onu Tartaros’a göndermekle tehtit etti ve ineklerini geri istedi. Hermes ise masummuş gibi davranarak" Senin sözlerin saçma, daha dün doğdum, ayaklarım dayanıksız, basacağım toprak ise taşlıdır." dedi. Apollon onu Zeus’un önünde hesaplaşmaya zorladı. Hermes “ Baba, şimdi saçma sapan bir öykü dinleyeceksin. Ben açık yürekliyim, yalan dolan da bilmem” dedi ve arkasından babasına göz kırptı. Zeus, bu şakacı çocuk karşısında kahkahayı bastı. Bu arada bir baş işareti yaprı ve Hermes itaat etti. Apollon’u sakladığı hayvanlarına götürdü. Onu yatıştırmak için kaplumbağa kabuğuna dokuz tel gererek yaptığı ve adını lir koyduğu aleti çaldı. Apollon, lirin çıkardığı sese hayran kalmıştı…
APOLLON, ELİNDE LİRİ
İLE

Apollon, çalgıyı kardeşinden aldı ve nasıl çalındığını ona da öğretmesini istedi bunun karşılığında da Hermes’e altından bir çoban asası verdi. Daha sonra bu asa bizim bildiğimiz yılanlı ve kanatlı asaya dönüştü.

Homeros’un yazılarından alınmış olan bir yazıya göre Hermes şöyle der; Ben de Apollon’la aynı kutsal ayrıcalıklara sahip olmak isteyeceğim. Ama eğer babam bana bunları vermezse, peki öyle ise, ben de hırsızların başı olmayı deneyeceğim; bunu yapabilirim. Aynı zamanda daha önce de bahsettiğim gibi Dionysos’un da koruycusudur.

HERMES ELİNDE ASASI İLE

21 Mart 2015 Cumartesi

Mitoloji (6)


ŞAŞILACAK DOĞUMLAR


Zeus’un tüm birlikteliklerinden çocukları oldu. Bazıları ise Hera’nın kıskançlığı yüzünden özel bir biçimde doğdu…

ARTEMİS
APOLLON
Leto, Zeus’tan ikiz çocuğa hamile kaldı. Ancak Zeus, Hera’nın öfkesinden çekindiği için Leto’yu kendi haline bıraktı. Çocuklarını dünyaya getirecek bir yer bulmaya çalışan Leto, aylardır dönüp dolaşıyordu ve kimse ona bir sığınak vermiyordu çünkü, Hera herkese bunu yasaklamıştı. Sadece Kikladlardan çorak ve ıssız bir ada onu kabul etti. O ana dek yüzen bir ada iken kendisini derinliklerden çıkan dört sütuna tutturdu. Apollon ve Artemis orada doğdu. Ada ise Delos (Parıltı) adını aldı.

ZEUS, DİONYSOS'U KUCAĞINDA TUTARKEN
Zeus’un sevdiği kadınlar arasında en talihsizi ise Semele’dir. Zeus, Semele’ye delice aşık olmuştu. Onun istediği her şeyi yapacağına (dönülemez yemin) Styks üzerine ant içti. Hera, hasmını dadısı kılığına girdi ve Semele’ye, Zeus’tan kendisine bütün görkemiyle görünmesi fikrini önerdi. Semele’de, Zeus’tan bunu istedi. Zeus, eğer Semele’ye görünürse yıldırımına dayanamayıp öleceğini biliyordu ancak Styks üzerine ant içmişti, Semele’ye görünmek zorunda kaldı. Semele yıldırım çarpmasıyla öldü. Bununla birlikte Zeus, Semele’nin beklediği çocuğu onun karnından çekip alacak zamanı bulur ve onu kendi baldırına yerleştirir. Üç ay sonra çocuğu oradan çıkaracaktır. Zeus, çocuğu üç ay sonra baldırından çıkardı ve adını Dionysos koydu. Bununla birlikte Hermes ona göz kulak olmaya başladı.
ATHENA, SİMGESİ OLAN
BAYKUŞ İLE BİRLİKTE

Athena’nın doğumu çok daha şaşırtıcıydı. Bir önceki yazımda anlattığım gibi, Zeus, babası Kronos ve dedesi Uranos’un başına geldiği gibi, çocuklarından biri tarafından tahttan düşürülmekten korkuyordu. Bu nedenle ilk karısı Metis’i bir sineğe çevirip yuttu. Ancak, Metis’in hamileliği hala bir şekilde devam ediyordu. Bir süre sonra Zeus, şiddetli bir baş ağrısı duymaya başladı ve Hephaistos’a, kafasını baltayla yarmasını emretti. Hemen sonra Athena savaş çığlıkları atarak babasının anlından fırladı.

19 Mart 2015 Perşembe

Mitoloji (5)


HERA VE ZEUS: CENNETTEN ÇIKMA BİR EVLİLİK

 

Zeus’un eşlerinden en bilineni Hera olsa da, ilk eşi değildi. Zeus, Hera ile evlenmeden öce bir sürü karısı ve aşığı olmuştu. Aslına bakarsanız, Hera Zeus’un yedinci karısıydı…

TANRIÇA METİS
Zeus’un ilk karısı, Okeanos’un kızı olan bilge Metis’ti. Metis, Zeus’a, Kronos’u kusturucu şeyler vermesini önerdi. Zeus, bu öneri sayesinde diğer kardeşlerini kurtardı. Metis, ilk başta Zeus’tan hoşlanmıyordu. Farklı şekillere girerek Zeus’tan kaçıyordu. Bir süre sonra o da Zeus’a aşık oldu. Metis, bir kız çocuğa hamile kaldı. Bu hamilelikten Athena doğdu. Ancak Metis, normal bir şekilde doğum yapamadı (Athena ve diğer geleneksel bir şekilde doğmayan tanrıları bir sonraki yayınımda ele alacağım). Bilgeliği simgeleyen Metis, kocası Zeus’a denk güçteydi. Zeus, az da olsa Metis’ten korkuyordu. Bir kehanet, Metis’in, Zeus’tan çok daha güçlü çocuklar doğuracağını ve o çocukların Zeus’u tahttan düşüreceğini söylüyordu. Zeus korkmuştu, bu nedenle çareyi Metis’i yutmakta buldu. Böylece, Metis’in “bilgelik” simgesi de sembolik olarak Zeus’un oldu.

THEMİS
Zeus, Metis’ten sonra, tidandilerden olan, gereklilik ve ebedi düzen tanrıçası Themis ile evlendi. Themis, Zeus’la evlendikten sonra kocasının özel danışmanı oldu. Sahip oldukları çocuklar arasında Morialar (Kader Tanrıçaları): Atropos, Klotho, Lakhesis ve Horalar (Mevsim Tanrıçaları): Eunomia (Disiplin), Dike (Adalet) ve Eirene (Barış) vardır. Bu çocukların doğumu evrenin düzeni tamamladı. Bu evlilik Zeus’un, Metis ile olan evliliği gibi trajik bir şekilde sonlanmadı. Zeus, Themis’i başka bir kadın için terk etti.

EURYNOME
Zeus’un üçüncü karısı ise, Okeanos ve Tethys’in kızı olan Eurynome’ydi. Zeus, Eurynome’ye aşık olduğunda, o çoktan, bir titan olan Ophion ile evlenmişti, aynı zamanda Zeus’un ilk karısı olan Metis’in de kız kardeşiydi. Ancak, Zeus bunu umursamadı. Eurynome ve Zeus’un üç kızı oldu; Kharit’ler (Üç Güzeller), Aglaia (Güzellik), Thalia (Şenlik). Üç Güzeller dünyaya güzellik ve cazibe getirdiler

DEMETER
Dört numarada ise kız kardeşi olan Demeter vardır. Bu evlilikten Persephone adında bir kız doğdu.

MEMOSYNE
İlham perilerinin annesi olan Memosyne (Hafıza ve Hatıralar) Zeus’un beşinci karısıydı ve birbirlerine çok aşıklardı. Bu evlilikten dokuz çocuk doğdu: kalliope, Kleio, Erato, Euterpe, Melpomene, Polyhymnia, Terpsikhore, Thalia ve Urania.



LETO
Altıncı, ünlü ikizler Apollon ve Artemis’in annesi olan Leto'dur. Koios ve Phobe adlı Titanlar’ın kızıdır.







ZEUS VE HERA
Hera, Zeus’un listesinde sonuncu sıradadır. Zeus, bir tek Hera’yı kendi gücüne denk ve kalıcı karısı olarak görmüştür. Zeus, istediğini almaya o kadar alışmıştı ki, Hera’yı elde edemeyeceği aklına bile gelmemişti. Çok kıskanç olan Hera, Zeus’un eski aşklarını biliyordu, onun karsı olma fikrine yanaşmadı çünkü diğerleri gibi terk edilmek istemedi. Zeus, ne yaptıysa Hera’yı elde edemedi, son çare olarak Hera’ya bir oyun oynadı, öyle bir oyundu ki Hera, utancından Zeus ile evlenmeyi kabul etti. Dört çocukları oldu. Bunlar; Ares, Eileithya, Hebe, Hephaistos’ tur.

 

 

 

 

 

 


18 Mart 2015 Çarşamba

Mitoloji (4)


 HADES VE PERSEPHONE: MÜKEMMEL(!)BİR AŞK HİKAYESİ

 


DEMETER SAMANLIKTA
OTURURKEN
Bir gün Hades, Demeter’in kızı olan güzeller güzeli Persephone’ ye aşık oldu ve onu Yeraltı’na kaçırdı. Kızının çığlıklarını duyan Demeter, hemen kızını kurtarmak için çığlıkların geldiği yere gitti, ancak oraya vardığında kızını hiçbir yerde bulamadı ve büyük bir arayışa girdi. Elinde dev bir meşaleyle dokuz gün dokuz dokuz gece boyunca dünyanın her bir yerini aradı, bu süre boyunca hiçbir şey yemedi, içmedi ve uyumadı. Onuncu gün Güneş’le karşılaştı. Güneş, ona Hades’in, Persephone’ yi Zeus’un rızasıyla kaçırıp Yeraltı’na götürdüğünü ve ebedi karısı yaptığını söyledi. Güneş, Demeter’i, Hades’in kızına iyi bakacağını söyleyerek teselli etmeye çalıştı.
 

Öfke, acı ve keder içinde olan Demeter, bir türlü teselli bulamadı. Bu nedenle de Olimpos Dağı’nı ve tanrıça olarak sorumluluklarını terk etti ve halkın arasına karıştı. Demeter’in yokluğunda dünyada kuraklık ve açlık başladı. Bitkiler, teker teker kurudu ve öldü, hiçbir yeni ürün yetişmez oldu.

Demeter, halkın arasına karışmaya karar verdiğinde, yaşlı bir kadın kılığına girdi ve Eleusis’e gitti. Bir zeytin ağacının gölgesine oturdu. Su almaya gelen Kral Keleos’un kızları onu evlerine götürdüler. Böylece Demeter kızların küçük kardeşi olan Demophon’un dadısı oldu. Artık çocuk bir tanrıyı andıracak şekilde hızlı büyüyordu çünkü Demeter, her gece çocuğu ambrosia ile sıvıyor sonra da harlı ateşe tutuyordu. Yapmaya çalıştığı şey iyiliklerinin karşılığı olarak çocuğa ölümsüzlük kazandırmaktı. Ancak, bir gün çocuğun annesi bunlara tanık oldu ve tılsım (büyü) bozuldu. Demeter, şaşkınlıktan elinde tuttuğu çocuğu ateşe düşürdü. Demophon’un annesini ve babasını avutmak için diğer oğulları Triptolemos’a kanatlı ejderhaların çektiği bir araba verdi ve buğday serpe serpe dünyayı dolaşmasını emretti. Eleusis’te kaldığı sürece Demeter toprağı verimli kılmayı reddetti. Diğer tanrılar Demeter’e görevlerini eline alması için yalvardılar; o da kızını görmek şartıyla görevlerine geri dönmeyi kabul etti. Zeus’un önerisi üzerine Hades, Persephone’yi yola çıkarttı. Kızını görmenin coşkusuyla Demeter, toprağı çiçekler ve değişik bitkilerle kapladı.

Persephone’in Yeraltı’nda olduğunu öğrenen Hermes, Persephone’nin, Demeter’e ebediyen geri verilmesini ister. Bu istek bir koşulla kabul edilir: Buna göre Persephone Yeraltı’ndayken, Hades’in yiyeceklerinden hiçbirini yemeyecektir. Bunu son şansı olarak gören Hades, Persephone’yi kandırarak yeryüzüne dönüşünden önce bir nar tanesi yemesini sağlar. Bu nedenle Persephone, Hades’in diyarından hiçbir zaman tam kurtulamaz ve Hades’in karısı olmaya mahkum kalır. Ancak Persephone, hiçbir zaman Hades’i sevmez ve her zaman ona karşı kinli bir şekilde yaşar. Mutlu(!) son…
PERSEPHONE ÇİÇEK TOPLARKEN
HADES YANINDA ÜÇ BAŞLI KÖPEĞİ İLE